Barolar Birliği’nin hayırlı işi – Av. Çiğdem Toker (Cumhuriyet)

Barolar Birliği’nin hayırlı işi – Av. Çiğdem Toker (Cumhuriyet)

Eğer hayır demek suç olacaksa, iki seçenekli bir halkoylamasında yer almaları, kamu görevlilerini müşterek müteselsil sorumlu mu yapar, yoksa azmettirici mi?

Devletin anayasası değiştiriliyor. Böyle hayati bir konuda görüş bildirmesi, üyelerine yön çizmesi gereken ilk kurum hangisidir denilse, barolar birliği akla gelen ilk cevap olmaz mı?

Nitekim, Türkiye Barolar Birliği de (TBB) böyle yaptı. Ülke çapında temsil ettiği avukat sayısı 100 bini aşan TBB, isteyen her avukatın görüş bildirebileceği interaktif bir platform kurdu. Üyelerinin görüşlerini aldı.

Ta yılın başında, toplumun geniş kesiminin bilgi sahibi olmadığı ocak ayında anayasa değişiklik teklifini derinlemesine ele alarak karşılaştırmalı bir metin üretti.

(http://anayasadegisikligi.barobirlik.org. tr/Anayasa_Degisikligi.aspx)

Bir tarafa yürürlükteki Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nı koydu. Diğer tarafa, 32 gün sonra halkoylaması yapılacak anayasa değişiklik teklifini.

Madde madde, satır satır, kelime kelime, neyin değiştiğini, kimin, hangi kurumun hangi görev ve yetkilerinin ortadan kaldırıldığını karşılaştırmalı bir tabloya işledi.

Ve ortaya, başımıza neler geleceğini anlamak için, avukat olmaya dahi gerek kalmayacak yalınlıkta rahat okunup anlaşılır bir çalışma çıktı.

Ekran başında, bu çalışmaya biraz zaman ayıran her okuryazar, Türkiye’yi nasıl bir geleceğin beklediğini rahatlıkla görebilir. Ve bu çalışmayı okuduktan sonra hâlâ evet diyeceklerin, yeminli partililer yahut başka tür kaygı taşıyanlar olduğunu öngörebiliriz.

Bu yararlı metne, 16 Nisan’da neyi oylayacağımız merak eden herkes göz atabilir.

‘Dikili ağaç’

“Hayırcılar ve terör aynı safta. Hayır demek, bölücü terör örgütüne destek vermektir. Hayır diyenlerin bu ülkede bir dikili ağacı yok.”

Böyle dedi Cumhurbaşkanı. Geçen hafta da aynı ifadeleri kullanmıştı. Geçen ay da. Vesileler değişik olsa da ortak payda aynı: Referandum.

Dikili ağacın mühim bir konu olduğu şüphesiz. Kastın ne olduğunu anlıyorsanız daha da önemli tabii. Eski çağlarda sıkça toplanıp lüzumlu konularda söz üretmiş atalarımız bu deyimi “malı mülkü olmamak” anlamında kullanmış. Fakat günümüz siyasi üslubunda anlam kaymasına uğramış sanki.

Hayır diyecek olanları fakir mi buluyor acaba Sayın Cumhurbaşkanı? Yoksul, sabit gelirli, beyaz-mavi yakalı, emekçiyseniz ve hayır diyorsanız, terörist olma ihtimaliniz büyük mü?

İşin bu kısmı pek açık değilse de şurası açık: Bazı dikili ağaç sahipleri iyi ağaç kesiyor. Gerçekten. Binlerce, on binlerce ağacı kısa sürede yok edebiliyorlar. Onlar kadar “dikili ağacı” olmayanlara da, “aynısından bol bol yapacağız” diye fiyakalı yalanlar söylüyorlar.

Belki onların çoğu evet diyecektir. Hem bölücü örgütle aynı safta hizalanmayı kim ister.

Sorular muhtelif. Düşündükçe liste uzuyor.

Hayır diyenler bölücü terör örgütüne destek veriyorsa, neden iki ayrı renkte oy pusulası konulacak kutsal milli irade önüne mesela?

Hayırcılar ve terör aynı saftaysa, hayır pusulası üretmek, basmak, dağıtmak, terör örgütüne dolaylı yollardan müzahir olmak sayılmaz mı? Peki ya Yüksek Seçim Kurulu, Devlet Malzeme Ofisi, sandık görevlileri?

Eğer hayır demek suç olacaksa, iki seçenekli bir halkoylamasında yer almaları, kamu görevlilerini müşterek müteselsil sorumlu mu yapar, yoksa azmettirici mi?

Bu zor soruların cevabını düşünürken, diğer yandan da hayır oyu kullanmayı düşünen herkes, ne yapıp edip dikebildiği kadar ağaç diksin. Hayırlısıyla.