Süleymancıların ‘yazdırmama’ gücü – Çiğdem Toker (Cumhuriyet)

Süleymancıların ‘yazdırmama’ gücü – Çiğdem Toker (Cumhuriyet)

Aktaran Yarkadaş, soruyor: “Polisin görevi, istismarcıları korumak mı? Polis, Süleymancıların kolluk kuvveti mi?” Bu soruyu tekrarlatacak son gelişmeyi yine Yarkadaş sosyal medyadan duyurdu. Adıyaman’ın Gerger ilçesinde, yine Süleymancılara ait bir yurt polis ve asker korumasına alınmış

5 Eylül Salı akşamı Besni’de (Adıyaman) iki çocuk cinsel istismara uğradı.

Biri 10, diğeri 11 yaşında iki erkek çocuğunu istismar eden, emanet edildikleri yurdun müdürü İ.T’ydi.

Resmi adı “Özel Safyün Halil ve Selvi Gölbaşı Erkek Öğrenci Yurdu” olan yurt, ilçede “Süleymancıların yurdu” olarak biliniyor. (Geçen aralık ayında Aladağ’da 11’i çocuk 12 kişinin öldüğü yangının çıktığı yurt da Süleymancılarındı. )
CHP Milletvekili Barış Yarkadaş’ın sosyal medya hesabında duyurmasıyla haberdar olduğumuz olayın arka planını merak ettim. Yarkadaş’ı aradım.

Çocukların yaşadıklarını ailelerine anlatması üzerine, aile akrabaları toplayıp düzenledikleri baskında, müdürü hastanelik edinceye dek dövmüş. Müdür, durum hastane, polis tutanaklarına oradan da adliyeye yansıyınca tutuklanmış.

Sonraki gelişmelere bakılırsa, ailenin tepkisi adliyeye yansımasa, olay hiç duyulmayabilirmiş bile diye düşünüyor insan.

Nereden mi? Adıyaman’da sekiz tane yerel gazete faaliyet gösteriyor ve bu haber hiçbirinde yer almamış.

Nedenini ve nasılını, Yarkadaş’ın aktardığı kronolojiyle paylaşalım:

-Olayı sosyal medya hesabımdan duyuruyorum. Kısa süre sonra, yani saat 15.00 civarında önce Cumhuriyet ve Sözcü gazeteleri peş peşe internet sitelerinde yayımlıyor.

– 15.45’te Adıyaman Valiliği Basın Bürosu, kentteki sekiz yerel gazeteyi telefonla tek tek arayıp haberi “girmemelerini” istiyor.

-16.00’da Besni Sulh Ceza Hâkimliği, habere yayın yasağı getiriyor.

-18.00’de Valilik yazılı açıklama yaparak hem olayı duyurmak zorunda kalıyor, aynı anda yayın yasağından söz ediyor.

Yarkadaş, kentteki meslektaşlarımızın ağır baskı altında olduğunu belirtiyor.

Besni Sulh Ceza Hâkimliği, yayın yasağına gerekçe olarak “Çocuğun yüksek menfaatları”nı göstermiş.

Oysa çocuğun yüksek menfaatları tam da -bu rezilliğin tekrarlanmaması, mağdur sayısının artmaması için- olayın örtbasını değil aydınlatılmasını gerektirir.

Bu ise kamu görevi yapan gazetecilerin çabalarının desteklenmesini.

Yazıya “Süleymancıların ‘yazdırmama’ gücü” başlığı yazmamın nedeni şu:

Adıyaman Valiliği, medyayı yargı kararı çıkmadan önce baskı altına aldı.

Bu da “yazmayın” telefonunun çocukların yararından çok, Süleymancıların menfaatının öne çıktığını düşündürtmez mi?

Demirtaş’ın mektubu

Milletvekili dokunulmazlığı 20 Mayıs 2016’da kaldırıldı. Anayasaya eklenen madde uygulamasında, kürsü dokunulmazlığının mutlaklığının gözardı edilişi ile geriye dönük uygulama nedenleriyle ağır hukuksal yanlışlar yapıldığını biliyoruz.

Bu konuyla bağlantılı bir başka husus dikkatlerden kaçıyor.

On ayı aşkın süredir tutuklu HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş bu hususu (bin kişiye gönderdiği) mektubunda vurguladı.
Mektuptaki anlatımını sadeleştirerek özetliyorum:

– O tarihte bizler, anayasaca korunan “mutlak sorumsuzluk”tan yani kürsü dokunulmazlığı kapsamındaki sözlerimizle suçlanıyoruz. O nedenle “yargılanmamız mümkün değil” demiştik.

– Hükümet çevreleri ise bize bağımsız yargıya herkesin güvenmesi, hesap vermesi gerektiğini söylemişti.

– Aradan iki ay geçti, 15 Temmuz darbe girişimi gerçekleşti. İki ay önce “bağımsız ve tarafsız” dedikleri yargının 4500 üyesi bizzat hükümetçe terör örgütü üyeliği suçlamasıyla görevden alındı. Onlar şu anda görevde değiller. Ama biz onların hazırladığı fezleke ve iddianameler ile yargılanıyoruz.

Demirtaş, bağımsız ve tarafsız yargı döneminde 10 aydır yargıç önüne çıkmadı.

Özgürlük

Bilen, bilmek isteyen, Cumhuriyet davasının, bir gazetenin yönetici ve çalışanlarının davasından çok fazlasını temsil ettiğini biliyor. Gözümüz, kulağımız, aklımız ve kalbimiz yarın Silivri’de olacak.

Küçücük de olsa bir önemi kaldıysa, ümidin ve beklentinin ötesinde bir hukuksal olgu:

Yarınki duruşma, dayanaksız bir iddianameyle bir dakikası dahi hak edilmeyen tutuklulukların bitmesiyle sonuçlanmalı.

PTT ihalelerinde neler oluyor?

PTT, dokuz aydır Türkiye Varlık Fonu’nda. Son zamanlarda PTT’nin mali nitelikli işlem ve kararlarında, çalışanların dikkatini çeken bazı gelişmeler oluyor. (Haklı olarak mesleki geleceklerinden duydukları endişeyle adlarının açıklanmasını istemiyorlar.) Ama kamu çıkarları adına bildiklerini bizimle paylaşacak kadar vicdanlılar.

PTT’deki mali işlem ve kararların TVF’ye devredildiğinden bu yana da daha çok “kayırma” odaklı olduğu.

Dikkat çeken iddialardan birkaç örnek:

– Gezici tahsilat için ihale edilen otobüs kiralarının fahiş derecede yüksek olduğu. 27 otobüs kiralaması için aylık 15 bin TL’ye anlaşıldığı. Otobüslerin eski olduğu,

– Ankara’da kiralanan bir binaya aylık 195 bin TL ödendiği. Ayrıca milyonlarca TL’lik tefriş masrafı yapıldığı,

– İhaleler daha önce kamera sistemiyle kayıt altına alınırken, şimdi sisteme özel bir aygıt eklendiği. Böylece, olası usulsüzlükleri önlemenin tedbiri olan sürekli kamera kaydına, istendiği zaman durdurulup tekrar başlatılabilen bir özellik kazandırıldığı,

– Davet yöntemiyle satın alınan PTT Matik’lerin öncekilere göre çok pahalı olduğu.

Kalan çocuklar güvende mi?

Yurt müdürünün odasında istismara uğrayan iki çocuk -Adli Tıp olması nedeniyle- Malatya’ya götürülmüş ve ifadeleri psikolog eşliğinde alınmış. Onların bu travmayı ömür boyu zihinlerinde taşıyacağı bugünden belli. Bir de kalanlar var. (O yurdun 40 kişilik olduğunu yine yerel kaynakların Yarkadaş’a verdiği bilgi dolayısıyla öğrendik.) Vicdanın, sulh ceza hâkimi kendisidir ve mesafesi yoktur diyelim ve Adıyaman Valiliği’ne buradan soralım: Süleymancıların yurdunda kalan öteki çocukların akıbeti ne olacak? O çocuklar güvende mi? Yurt hâlâ faal mi?

‘Polisin görevi Süleymancıları korumak mı?’

Hiç bu kadar bağımsız ve tarafsız olmayan yargı” ortamında Besni Sulh Ceza Hâkimliği’nce alınan karar, Adıyaman’da gazetecilere ertesi sabah tebliğ ediliyor. Bir meslektaşımız evinde bulunamıyor. Polis, kapıyı açan oğluna vermek istiyor. Gazetecinin oğlu, “Babamın belgesini ben alamam” diyor. Polis memurunun “Bu konuyla ilgili bir haber bile çıksa, seninle görüşürüz” dediği anlatılıyor. Aktaran Yarkadaş, soruyor: “Polisin görevi, istismarcıları korumak mı? Polis, Süleymancıların kolluk kuvveti mi?” Bu soruyu tekrarlatacak son gelişmeyi yine Yarkadaş sosyal medyadan duyurdu. Adıyaman’ın Gerger ilçesinde, yine Süleymancılara ait bir yurt polis ve asker korumasına alınmış.